Akşener, partisinin TBMM Küme Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, seçim tarihi yaklaştıkça iktidarın da seçimleri erkene almak için adeta çırpınmaya başladığını savundu.

İYİ Parti Genel Lideri Akşener, iktidarın, seçimleri kazanabileceği ülkü bir tarih arayışına girdiğini, işi gücü bırakıp bununla uğraştığını, mikrofonu önünde bulan her AK Partili’nin öteki bir yorumda bulunduğunu ileri sürdü.

Haziran ayına bile “çamur atmaya başlandığını” argüman eden Akşener, kelamlarını şöyle sürdürdü:

“Neymiş efendim, haziran ayı sıcak oluyormuş, imtihanlar varmış. Arkadaş, 2018’de erken seçim kararı aldığınızda haziran ayı pek bir hoştu de artık birden sıcak mı oldu? 2018’de üniversite imtihanlarının olduğu gün seçim kararı aldığınızda öğrenciler umurunuzda değildi de bu sene mi birden aklınıza geldi? Haziran ayına çamur atmalarının elbette farklı bir sebebi var. Halının altına süpürdükleri pisliklerin hazirana kadar ortaya çıkmasından korkuyorlar. ‘Döviz kurlarını, hazirana kadar tutamayız’ diye korkuyorlar. Nebati bakanın ‘enflasyonu düşürdük’ palavrası hazirana kadar patlar diye korkuyorlar. Verdikleri maaş artırımları hazirana kadar eriyip gidecek diye korkuyorlar.

Sayın Erdoğan sen hiç kendini yorma, önümüzdeki 5 ayda senin seçilebileceğin rastgele bir tarih yok. İstediğin kadar uğraş, sandıktaki hüzünlü sondan kurtuluş yok. İster yarın yapılsın ister bir ay sonra, sandıkta senin için emeklilikten diğer bir seçenek yok. Sana bir dost tavsiyesi, yancılarınla baş başa verip hesap yapacağınıza son 5 ayında giderayak doğruları yapmak için efor sarf et. Cumhurbaşkanlığın berbat geçti, bari jübilen hoş olsun.”

“Çalışanlar 2022’de önemli bir refah kaybına uğradı”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı memur ve emekli maaş artış oranlarına değinen Akşener, daha evvel yüzde 25 olarak duyurulan memur ve emekli maaş artışının yüzde 30’a çıkarıldığını anımsattı.

Akşener, “Peki bunu neye nazaran yaptı, niçin en başında yapmadı, hangi hesaba dayandırdı; kimse bilmiyor. O denli keyfinize nazaran konuşamazsınız. Madem yüzde 30 artış yapma imkanın vardı, neden evvel yüzde 25 açıkladın? Memura, emekliye kupon mu yaptın? ‘Önce bir yüzde 25 deneyelim, millet yerse o denli devam ederiz’ mi dedin? ‘Yemezse, yüzde 30’a çekeriz’ mi dedin? Neye nazaran yüzde 30 açıkladın?” diye sordu.

Çalışanların 2022’de yüksek enflasyon nedeniyle önemli refah kaybına uğradığını tabir eden Akşener, 6 ayda bir enflasyon farkı verilmesinin, bu kaybı telafi etmeye yetmediğini belirtti.

Sadece 2022’deki refah kaybını telafi etmek için ocak ayındaki memur ve emekli maaş artışının yüzde 26 olması, bunun üzerine 2023’de oluşacak enflasyonun en az yarısının konulması gerektiğini söyleyen Akşener, “TÜİK yerine İstanbul Ticaret Odasının enflasyon sayılarını dikkate aldığımızda ise bu sayının yalnızca 2022’deki refah kaybının telafisi için yüzde 43 olması gerekiyordu. Üstelik 2023 enflasyonunun yarısını da daha eklemedik. Yani hesabı bu biçimde yaptığımızda memur ve emekliler için ocak ayında yapılacak maaş artışının hiç olmazsa en az yüzde 55 olan minimum fiyat artışı kadar olması gerekiyordu.” değerlendirmesinde bulundu.

“Özel okullar mali kriz sebebiyle kapandı”

Akşener, yaklaşık 1 milyon 500 bin öğrenciye hizmet eden, 400 bin öğretmen için istihdam oluşturan ve aileleriyle birlikte 1 milyon 600 bin kişinin geçimini sağlayan özel okulların önemli mali krizle karşı karşıya kaldığını anlattı.

Geçen eğitim-öğretim yılında bin 100 özel okulun yaşadıkları mali kriz sebebiyle kapandığını lisana getiren Akşener, “Bu durumdan en çok etkilenenler o okullarda çalışan öğretmenlerimiz oldu. AK Parti iktidarı yüzünden hayatı atanamama telaşıyla geçen, birikimi saçma sapan siyasetlerle harcanan, mesleği de inatla itibarsızlaştırılan öğretmenlerimiz bu sefer de tekrar iktidarın beceriksizliği yüzünden işsizliğe mahkum edildi” dedi.

Akşener, bu sorunu çözmek için kanun teklifi verdiklerini, teklifin hayata geçmesi durumunda devletin özel okul öğretmenlerinden aldığı SGK primi ve vergilerinin yüzde 50’sinin devlet tarafından karşılanacağını aktardı.

“Yurt Dışı Türkler Bakanlığını kuracağız”

Yurt dışında yaşayan vatandaşların sıkıntılarını anlatan Akşener, konuşmasının bu kısmında yurt dışında yaşayan Hasret Uğur isimli vatandaşa kelam verdi.

Daha sonra kelamlarına kaldığı yerden devam eden Akşener, şunları kaydetti:

“AK Parti iktidarı, yalnızca ülkemizde yaşayan vatandaşlarımız için değil yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız için de yalnızca kendi siyasi çıkarlarını düşünerek hareket ediyor. Elini değdiği her yere bulaştırdığı yolsuzluğu, haksızlığı, hukuksuzluğu diaspora siyasetine de bulaştırıyor. Kelamım ona yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza hizmet etmek emeliyle kurulmuş olan Yunus Emre Enstitüleri, Maarif Vakfı, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı üzere kurumlar yandaşlara istihdam alanı olarak kullanıyor. Adeta AK Parti’nin bir dış siyaset aracı olarak görev görüyor. Hatta vize süreçleri üzere kurumsal süreçler bile yandaş şirketlere ihale ediliyor. AK Parti iktidarı 20 yıl boyunca yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın hayatını bir nebze olsun rahatlatmak yerine Avrupa’da bulunan tüm sivil toplum kuruluşlarına siyaseti sokmayı tercih etti.”

Yurt dışındaki vatandaşlara yönelik farklı bir seçim beyannamesi hazırlayacaklarını lisana getiren Akşener, Türk Dünyası Bakanlığı haricinde gerekli görüldüğü takdirde Yurt Dışı Türkler Bakanlığını kuracaklarını ya da mevcut bir bakanlığın bu bağlamda genişletilmesini sağlayacaklarını aktardı.

Akşener, yurt dışında yaşayan vatandaşların geçmişte daha az emeklilik borçlanması bedeli ödeyip daha fazla emekli maaşı alırken bugün Türkiye’de emekli olma hakkından faydalanmak için SGK’den BAĞKUR’a geçiş yapmak zorunda kaldığını kaydetti.

“Ülkemizi gri liste utancından kurtaracağız”

Cumhuriyetin ikinci asrının şafağında dünyanın süratle değiştiğine dikkati çeken Akşener, bu değişime ayak uyduramayan devletlerin dünya sahnesinde birer birer geri plana düştüğünü, değişimin öncüsü devletlerin ise yükselmeye devam ettiğini vurguladı.

Akşener, şöyle konuştu:

“Bu kritik dönemeçte kimi değerli soruları biz de milletçe kendimize sormak zorundayız. Türkiye Cumhuriyeti yeni asrında yola demokrasiden, fikirlerden, millet iradesinden korkan otoriterleşmiş bir iktidar ile mi devam edecek? Yoksa çağdaşlaşma seyahatine demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, kuvvetler ayrılığını, kontrolü, şeffaflığı ve hesap verilebilirliği içselleştirmiş bir iktidar ile güçlenerek mi devam edecek? Türkiye Cumhuriyeti yeni asrında imzaladığı mukavelelere karşın AİHM kararlarını uygulamayan, iç hukukta Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımayan yargıyı da siyasetine sopa yapan vesayetçi bir iktidar ile demokrasi liginde küme mi düşecek? Yoksa tam ve kamil bir demokrasiyle anayasal bir hukuk tertibiyle yaratıcı ve sürdürülebilir bir kalkınma atağıyla hak ettiği düzeylere mi yükselecek? Türkiye Cumhuriyeti, yeni asrında tarih mi yazacak yoksa tarih mi olacak? Milletçe yanıtını vermemiz gereken temel soru işte budur.”

İnatla ve ısrarla güçlendirilmiş parlamenter sistemi talep ettiklerini anımsatan Akşener, “Güçlendirilmiş parlamenter sistemle kuvvetler ayrılığını yine tesis edecek, kurumlarımızı şeffaf ve denetlenebilir hale getireceğiz. Medyayı, devleti denetleyen dördüncü kuvvet olarak kabul edecek, özgürce çalışması için anayasal garanti sağlayacağız. Hırsızlara madalya yerine kelepçe takacağız. Cürüm şebekelerini çökertecek, iktisadımızı kara para tüccarlarından ayıklayıp ülkemizi gri liste utancından kurtaracağız” tabirlerini kullandı.